Dilin Şarkısı ''Abızföa-Абызшәа' Atavatan, Anadili ve Gelecek Üzerine

 

 

Benim de öğrencisi olduğum Düzce Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Abaza Dili ve Edebiyatı Bölümü, ilk akademik yılını başarıyla tamamladı. Bu anlamlı sürecin bir parçası olmak benim için büyük bir onur. Bölüm başkanımız ve arkadaşlarımızla birlikte Abhazya Cumhuriyeti Devlet Geri Dönüş Komitesi’nin davetiyle Atavatan’a gittik. Ziyaretimiz süresince hem sanatsal ve kültürel alanları hem de Abhazya'nın eşsiz doğasını görme imkânı bulduk. Arkadaşlarımız, öğrendikleri bilgileri yerinde uygulama ve geliştirme fırsatı yakaladı.

Bize gösterilen ilgi oldukça yoğundu. Radyo, televizyon ve basın kuruluşları bizlerle röportaj yapmak, programlarına konuk etmek için adeta sıraya girdi. Devlet radyosu ve televizyonunda görüşlerimizi paylaşma fırsatım oldu. Bu ilgiyi çok anlamlı buluyorum, çünkü Atavatan ile diaspora arasındaki en güçlü bağın dil olduğuna yürekten inanıyorum.

Ancak ne yazık ki bu en temel bağ, tehdit altında. Abhazya’da birçok milletin birlikte yaşaması, Rusça’yı ortak dil haline getirmiş durumda. Elbette her milletin kendi dilini öğrenme ve yaşatma hakkı vardır ve Abhazya bu konuda birçok ülkeye kıyasla oldukça özgür bir ortam sunuyor. Ancak bir devletin resmi dili, o devlette yaşayan herkesin ortak paydası olmalıdır. Aksi takdirde, anadilin zamanla ikincil konuma düşmesi, unutulması ve nihayetinde kaybolması kaçınılmaz olur. Bu da bir milletin kültürel kimliğini kaybetmesinin ilk adımıdır.

“Apsüfa” yalnızca kelimelerin dizildiği bir dil değil; aynı zamanda geçmişle kurulan köprü, geleceğe tutulan pusula, toplumsal kodların saklandığı bir hafıza deposudur. Bunu anlamak için büyüklerimizin kullandığı şu ifadelere bakmak yeterlidir:

— “Size Apsüfa söylediler mi?”

— “Misafire Apsüfa söyleyelim.”

 

Bu cümleleri başka bir dile birebir çevirdiğimizde anlamını kaybeder:

— “Size Türkçe söylediler mi?”

— “Misafire Türkçe söyleyelim.”

Çünkü "Apsüfa- Апсышәа", yalnızca bir dil değil; bir davranış biçimi, bir saygı şekli ve kültürün görünür halidir. Abazacada sıkça kullanılan "Abızföa- Абызшәа” kelimesi genellikle "lisan" olarak çevrilir. Ancak kökenine indiğimizde “Abız- Абыз” (dil) ve “Föa-шәа” (şarkı) kelimelerinin birleşmesinden oluşur. Yani “Abızföa-Абызшәа” tam anlamıyla “Dilin Şarkısı” anlamındadır.

Bu denli zarif, duygulu ve bütün yaşamsal normları içinde barındıran bir dilin yok olması, yalnızca Abaza halkı için değil, insanlık için büyük bir kayıptır. Tıpkı Anadolu ve komşu  topraklarda yaşamış medeniyetlerin başına geldiği gibi... Lidyalılar, Urartular, Hititler, Asurlar, Sümerler fiziki olarak yok olmadılar. Ama zamanla baskın kültürlerin etkisiyle önce dillerini, sonra kimliklerini en son da devletlerini  kaybettiler.

Bugün benzer bir kaderi yaşamamak için hem Atavatan’daki yöneticilere hem de diasporada yaşayan bizlere büyük sorumluluklar düşüyor. Devletler, yurttaşlarının dilini, kimliğini ve kültürünü yaşatmakla yükümlüdür. Ancak her şeyden önce bu bir bireysel bilinç meselesidir.

Eğer biz, bu “Dilin şarkısını- Абызшәа” söylemezsek, bir gün o şarkı da susar. Ve geriye sadece tarih kitaplarında geçen bir halk adı kalır.

Son söz:

Apsüfa’yı yaşatmak, sadece kelimeleri değil; bir halkın varlığını, hafızasını ve onurunu yaşatmaktır. Bu sorumluluk hepimizin omzundadır. Bugün değilse ne zaman?

 

Atanur AKSOY

02.08.2025

 

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Anket

E-Bülten Aboneliği