FİLİSTİN DE ASLINDA NE OLDU

FİLİSTİN GERÇEKTEN SATILDIMI

  Tartışmaların, çatışmaların, savaşların ve olayların onlarca yıldır durmadığı hem Hristiyanlar hem Yahudiler hem Müslümanlar için Kutsal topraklar FİLİSTİN ; her topluluğunda bu topraklar için farklı görüşleri iddiaları var bu iddialardan bir de Filistinli Müslümanların topraklarını Yahudilere sattıkları böylelikle İsrail devletinin kurulmasına sebep oldukları. Gerçekten durum anlatıldığı şekilde miydi?

  Yahudilik inancanın içerisindeki vaat edilmiş toprakların sınırları konusunda bir uzlaşı olmasa da kesin olan şey bugünkü İsrail devletinin bu sınırlar içerisinde olduğudur. İsrail devletinden önceki son Yahudi devleti yine bu topraklarda yaklaşık iki bin sene önce M.Ö. 132 yılında Roma İmparatorluğuna karşı Şimon Bar Kohba tarafından kurulan yalnızca dört yıl yaşamış olan devletti. Romalılar isyan sonrası ilan edilen devlete savaş düzenlediler ve bu devlet sadece dört yıl yaşamış oldu. Bu devleti sona erdirmekle de kalmayan Romalılar Yahudilerin bir kısmını katletti bir kısmını köle yaptı ve bir kısmını da başka yerlere sürdü. Kudüs’e girmelerini yasakladı Yahudiye olan bölgenin adını Suriye Filistin’i olarak değiştirdi.

  Yahudiler Kudüs dışına sürülmüş olsalar da bölgede yaşamaya devam ettiler örneğin 16.Yuzyilda Osmanlı İmparatorluğu kontrolündeki Filistin bölgesinde yaklaşık on bin Yahudi vardı bu rakam o günkü bölge nüfusunun %5 ini oluşturuyordu. Osmanlı imparatorluğu himayesindeki diğer Arap topraklarında etnik nüfuslar homojen olarak dağılmış olsa da Yahudiler Filistin de farklılık gösteriyordu diğer etnik gruplarla birlikte yaşamak yerine yoğun olarak Safed, Tiberya, Hebron (El Halil) ve Kudüs’ün dış kesimlerinde yaşıyorlardı Filistin Yahudileri olarak da bilinen bu topluluğa eski  YİŞUV deniliyor bu topluluğa eski denmesinin sebebi özellikle 1800 ler den sonra göç edenlerdir bu tarihten sonra göç edenlere yeni YİŞUV yüzyıllardır bu topraklarda yaşayanlara ise eski YİŞUV deniliyor.

 

  Osmanlı devleti bünyesindeki Filistin de bir İsrail devleti kurulması fikri ilk kez 1700 yılı sonunda Fransız İmparator Napolyon Bonapart tarafından ortaya atıldı. Napolyon bu fikri öne sürdüğünde Yahudiler Filistin de azınlık durumundaydılar ve Avrupa dan göç hareketi başlamamıştı bir süre sonra bizde pek bilinmeyen ama Dünya çapında oldukça tanınan etkili ve Osmanlı yönetimi ile arası iyi olan İtalya Livorno da doğan İngiltere de yaşayan Yahudi asıllı bankacı Moses Montefiore çıkıyor  Rothschild ailesi ile de akraba olan Montefiore Osmanlı yönetimi üzerindeki etkisini daha öncesinde başka bir olayla gösterdi. Osmanlı hakimiyetindeki Şam’da 1840 yılında en son Yahudi Mahallesi’nde görüldükten sonra Hristiyan bir papaz hizmetkârı ile birlikte ortadan kayboldu bu olaydan Yahudiler sorumlu tutuldu evleri ve işyerleri saldırıya uğradı korku içerisinde yaşıyorlardı yedi cemaat lideri ve otuz beş genç rehin alındı olay yerine giden Moses Montefiore Mehmet Ali Paşa’yı Yahudilerin suçsuzluğu konusunda ikna etti ve rehin alınanların serbest bırakılmasını sağladı dönüşte de İstanbul’a uğradı sultan Abdülmecid’e yaşananların iftira olduğunu söyledi Osmanlı imparatorluğu Yahudilerinin sadık bir teba olduğu ve onlara zorluk çıkartılmaması yönünde ferman yayınlanmasını sağladı. 1848 de Filistin’i ziyaret eden Moses Montefiore burada yaşayan Yahudilerin içerisinde bulunduğu sefaletten oldukça etkilendi.

   Osmanlı yönetimi üzerindeki etkisini kullanarak Filistin de ki Yahudilerin geçimini sağlaması için toprağı işletmelerine, tarım ve hayvancılık yapmalarına eğitim kurumları açmalarına vesile oldu. 1854 de Kırım savaşında ilk kez dış borç alan Osmanlı hazinesi zor durumdan kurtulmak adına bir takım düzenlemeler yaptı bunlardan biri de 1858 de ki arazi kanunnamesi idi daha öncesinde tımar sistemi ile kiralanan devlete ait arazilerin % 70 i özelleştirildi arazi kanunnamesi çıkmasına rağmen yabancılara mülk satışı yasaktı yabancılar dolaylı yollardan Osmanlı topraklarında mülk sahibi olmaya başladı bunu birkaç yöntemle yapıyorlardı bu yöntemlerden birincisi satın alınan mülkün Osmanlı sicillerinde bir Osmanlı vatandaşı üzerinde kaydedilmesi  diğeri de Osmanlı vatandaşlığı alarak tapu sahibi olmaktı bu yönteme başvuranların kendi ülkelerindeki haklarında bir kayıpları olmadığı için herhangi bir kayıpları olmuyordu ayrıca bazı yabancılar vatandaşlık alabilmek için Osmanlı vatandaşı kadınlarla evleniyordu. 1854 yılında Moses Montefiore nin yakın arkadaşı Amerikalı zengin iş adamı Judah Touro vefat etti vasiyetinde mirasının büyük bir kısmının Montefiore denetiminde Filistin de ki Yahudiler için kullanılmasını istemişti. Tekrar Filistin’e giden Montefiore bu kaynak ile 1859 da Kudüs Eski surların dışında Dayon dağının karşısındaki toprakları satın alarak ilk Yahudi yerleşim bölgesini kurdu. Bu yerleşim yeri o zamanlar oldukça tehlikeli olarak gösterilen bir yere kurulmuştu bu sebeple bölge insanı burada rahat, güvenli ve istikrarlı bir hayat olmayacağını düşünüyordu Montefiore bölgeye yakın tarım arazileri satın alarak yerleşen her aileye eşit şekilde dağıttı ayrıca yerleşimcileri ilk yıllarındaki ihtiyaçlarını da nakit olarak karşıladı. Genç kızlara dikiş ve el becerileri veren bir okul açtı fakirlere ücretsiz un dağıtmak için bugün hala ayakta olan yel değirmenini inşa ettirdi. Mişkelot Şananim adındaki yer Yahudilerin satın alarak sahip olduğu ilk yerdi.1854’teki ilk borçtan sonra zaten zorda olan Osmanlı hazinesi bir borç sarmalının içerisine girdi sık sık Avrupa devletlerinden borç alıyor Avrupa devletleri de Osmanlı dan yabancılara arazi satışını serbest bırakmasını istiyordu Baskılar sonucunda Osmanlı yönetimi 1858 de yabancılara taşınmaz edinme hakkı tanısa da 1868 kadar bu hakkı fiili olarak hayata geçirmedi.

  Toprak satışının başlamasından sonra Filistin’deki arazilerin büyük bir kısmı Lübnanlı Rum asıllı Sursock ve Tuaini gibi aristokrat ailelerin eline geçti. 1897 de Teodor Herzl liderliğinde toplanan birinci Siyonist kongrede Avrupa’da yükselen Yahudi düşmanlığına karşı Yahudiler Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasını hedeflediklerini duyurdu 1917’de Osmanlı imparatorluğu Filistin’i kaybetti ve bölgede İngiliz manda hakimiyeti başladı 1918’de Yahudiler Lübnanlı aristokrat ailelerden Filistin’in % 1.5 ini satın aldılar İngiliz mandası altında Filistinlilerin kati suretle karşı çıkmasına rağmen batılıları arkasına alan Yahudiler gerekse satın almalarla gerekse Arapları yerlerinden ederek Filistin’in % 4.5 kısmını ele geçirdiler. Bu ele geçirme hamlesinde satın alınan toprakların bir çoğunu İngilizler sembolik ücretler karşılığında Yahudilere verdi bunlarda özellikle en verimli arazileri Yahudiler satın aldıkları topraklardaki Filistinlilerin hepsini göçe zorladı yerleşim yerlerini ve köylerini yok etti tüm bu olanlar yaşanırken Yahudilerin doğrudan Araplardan aldıkları topraklar  % 1 den daha azdı bu Araplarda satışa İngilizler tarafından zorlanmıştı Arapları satış yapılmaması durumunda toprakları kamulaştırmakla tehdit ediyordu.

 

  Toprak satın almalara ek olarak 1900’ler de başlayan birinci ve ikinci Dünya savaşlarından sonra hızlanan göçler nedeni ile Filistin topraklarının Araplar ve Yahudiler arasında bölünmesi fikri yükseldi bu fikir 1947 de BM ye taşındı BM üyeleri bölgede iki ayrı bölge kurulmasını toprakların % 57.7 sini Yahudilere verilmesini % 42.3 nü Araplara verilmesini Kudüs şehrinin de uluslararası tarafsız bir yönetimin altında kalmasında anlaştı Fakat bu karar alınırken Yahudiler toprakların sadece % 7 sine sahipti Araplar bu planı kabul etmedi İngiltere 14 Mayıs 1947 de Yahudi devletinin kurulduğunu belirterek Filistin den çekildi. İsrail’in kurucusu ve ilk başkanı olan David Ben Gruion aynı gün BM kararını gerekçe göstererek İsrail devletini ilan etti. Bu ilanla beraber Arap İsrail savaşları da başlamış oldu. İsrailliler BM planında kendilerine verilen toprakları alabilmek için Dalet planı adında bir harekatı devreye soktu planda kendilerine ait olduğu söylenen alanlardaki tüm Filistinliler yerlerinden edilecek kesinlikle müsamaha gösterilmeyecekti. İsrail birlikleri birçok katliama imza attı bunların en bilinen ise Deir Yasin katliamdır 1948 Arap-İsrail savaşı 1956 Süveyş krizi 1967 de ki altı gün savaşlarıyla İsrail topraklarını dahada geliştirdi hatta öyle ki İsrail’in kurulmasına gerekçe gösterilen BM kararının ötesine geçildi.

  Durmayan İsrail bugün Filistinlileri küçük iki bölgeye sıkıştırılmış durumdalar ve hala onları yerlerinden etmeye çalışıyorlar. Bu ara 1900’lerin başlarında Filistin topraklarından bir Yahudi devleti için mücadele sürerken İngilizler’ den ilginç bir öneri geldi Rusya’da Yahudi soykırımı yaşanırken göç eden Rus Yahudilerini kendi kontrolü altındaki doğu Afrika topraklarına yerleştirerek burayı yurt edinmelerini önerdi. Uganda planı olarak adlandırılan öneriye göre Rus Yahudiler bugünkü Kenya sınırları içerisindeki Mau platosu olarak adlandırılan 13 bin kilometre karelik bölgeye yerleştirilecekti Uganda planı 6. Siyonist toplantısında ele alındı ve sert tartışmalara sebep oldu bu teklifi kabul etmenin Filistin topraklarında devlet kurmayı zora sokacağı öne sürüldü fakat tüm bunlara rağmen 299’a 177 oyla Uganda planı kabul edildi. Sonraki sene bölgeye bir delegasyon gönderen Yahudiler Mau Platosunun yüksek oluşundan dolayı Avrupa asıllı olanların iklime kolay adapte olacağını ancak bölgenin çok sayıda yırtıcı ve vahşi hayvanla dolu olması bunlara ek olarak da kalabalık Massai nüfusu ile de çevrili olması sebebi ile olumsuz rapor hazırladı Uganda planı ikinci Dünya Savaşı’nda Nazilerden kaçan Yahudiler için dönemin İngiltere başbakanı Winston Churchill ‘e sunulsa da Churchill kesinlikle ret etti ve sert bir şekilde Yahudilerin Filistin’e yerleştirilmesini savundu eğer Uganda planı gerçekleşseydi belki de bugün Filistinli Arapların çektikleri acıları Afrika halkları çekiyor olacaktı.

  Bugün hiçbir hukuku tanımadan çoluk çocuk demeden katliamlar gerçekleştiren insanları vatanlarından sürerek, evlerine, arazilerine el koyarak vahşice hareket eden İsrail devleti ve destekçilerinin rasyonel hareket etmediği bir gerçektir. Kendi nüfusu kadar olan ve aynı coğrafyayı paylaşmak zorunda olduğu bir halkı tamamen yok sayarak ve bölge devletlerinin, Dünya Müslümanlarının düşmanlığını kazanarak huzur içinde yaşanabilecek bir ülkeyi inşa etmek mümkün değildir. İzlenen bu Siyonist ırkçı politika gün gelecek İsrail’de yaşayacak Yahudi bulamayacak hale gelecektir.

 

Atanur AKSOY

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Anket

E-Bülten Aboneliği